Ekonomik Refah ve Gelişme Nasıl Ölçülür? Kullandığımız Yöntem Yanlış Mı?

Ekonomi modern insan toplumunun temel taşı konumunda ve bireylerin hayatlarına kadar işledi. Durum böyle olunca hem bireysel bazda hem de ülkeler bazında çok kritik bir öneme sahip oluyor. Ekonomik durum, ortak faaliyetlerin sonucu niteliğinde olduğu için, eğer genel ekonomi iyiyse bireyler ekonomik refah açısından iyidir diyebiliyoruz. Konu ekonomik faaliyetleri analiz etmek olduğunda bu faaliyetlere değer atfetmemiz gerekiyor. Günümüzde bunu ekonomiye dahil olan mal ve hizmetlerin katma değerleri ile yapıyoruz. Lakin bu ekonomik çıktıları üretirken sadece maddi bir değer üretmiyoruz. Bazı durumlarda doğaya ve çevreye zarar veren bir takım negatif etkiler de ortaya çıkıyor. Bu yazıda ekonomiyi nasıl ölçtüğümüzü, bunun ne kadar doğru olduğunu ve alternatif yollarına bakış atacağız.

Gayri Safi Yurt İçi Hasıla Yöntemi

Gayri Safi Milli Hasıla Nedir?

Bir ülkenin belirli bir dönem içinde ürettiği tüm nihai mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade eder. GSYH, ekonomik büyüklüğü ve performansı ölçmek için yaygın olarak kullanılan bir göstergedir. Bir ülkenin ekonomik aktivitelerinin parasal değeri olarak da tanımlanabilir. Ancak, sadece bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerini kapsar ve çevre, eğitim, sağlık gibi sosyal ve çevresel faktörleri dikkate almaz.

Bir çoğunuz bu kavramı daha önce çok kez duydu. Haberlerde, okulda, sokakta hatta kıraathanede bile konuşulan bir kavram. Belki de tam olarak ne anlama geldiğini bilmeseniz bile cümle içinde kullandığınız olmuştur. Bu kavramı genelde bir ekonominin gelişmişliğinden bahsederken kullanırız. Bu ölçüt bizlere çok yüzeysel bir şekilde bir ekonominin genel durumu hakkında fikir verir. Lakin konu, genel refah, gelişmişlik gibi şeyleri ölçmeye geldiği zaman bu kavram yetersiz kalır. Zaten icat edilme amacı sadece bir ekonominin hacmini ölçmekten ibaretti. Bu kadar yaygın kabul edilmesinin sebebi ise, ekonomik gelişmişlik ile refahın doğrudan ilişkili olduğunu savunan genel görüş birliği yüzündendir. Lakin bu ilişki oldukça yanıltıcıdır ve bunun örnekleri ile sık sık karşılaşmaktayız.

Gayri Safi Milli Hasılanın Kısıtları Nelerdir?

Nüfus: Norveç ve Arjantin aynı nominal milli gelire sahip olmasına rağmen Arjantin’in nüfusu 44 milyon iken Norveç’te sadece 5 milyondur. Bu da iki ülkenin aynı boyutta pastaya sahip olmasına fakat kişi başına düşen dilimin çok farklı olmasına sebep olmaktadır.
Eşitsizlik: Bir ülke çok yüksek bir milli gelire sahip olabilir fakat aynı zamanda o ülkedeki yaşayan vatandaşların büyük çoğunluğu sefalet içinde yaşıyor da olabilir.
Çevre: Hızla büyüyen bir ekonominin lokomotifi çevreye zarar veren enerji türleriyle çalışıyor olabilir. Daha fazla karbon salınımının ekonomiyi büyütücü etki yaptığı tarihe dönüp bakıldığında net şekilde görülmektedir.
Kayıt Dışı Ekonomi: Paylaşım ekonomisi, karaborsa, ev işi, gönüllülük faaliyetleri vb. gibi ekonomik değer yaratan lakin kayıt altına alması zor olan faaliyetler GSYH tarafından ölçülemez.

Belirli bir yıl içinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin maddi değerini gösteren Gayri Safi Milli Hasıla; Çevre, güvenlik, sosyal hizmetler, eğitime erişebilme, temel özgürlükler gibi konuların hiçbirindeki gelişimi ölçmez. Milli Büyüme ve gelişme kavramı bu ve bunun gibi insan hayatında kritik rol oynayan etkenlere bağlı olmalıdır.

Kişi Başına Düşen GSYH

Kişi Başına Düşen Milli Gelir Nedir?

Bir ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının (GSYH) o ülkenin toplam nüfusuna bölünmesidir. Başka bir deyişle, kişi başına düşen milli gelir, bir ülkede yaşayan her bireyin ortalama olarak ne kadar ekonomik değere sahip olduğunu gösterir. Bu gösterge, bir ülkenin vatandaşlarının ekonomik refahını ve yaşam standartlarını değerlendirmek için kullanılır. Ancak, unutulmamalıdır ki, kişi başına düşen milli gelir de bazı sınırlamalara sahiptir ve eşitsizlikler, yaşam maliyetleri gibi faktörleri tam olarak yansıtmayabilir.

Her ne kadar en iyi yöntem olmasa da GSYH, o ülkenin nüfusuna bölündüğü zaman daha açıklayıcı olmaktadır. Çünkü tek başına milli gelir kavramı yanıltıcıdır. Mesela devasa ekonomik büyüklüğe sahip bir ülkenin nüfusu da devasa rakamlarda olabilir. Ya da büyük ekonomiye sahip bir ülkenin çok düşük bir nüfusu vardır ve ekonomi pastası daha az kişiyle paylaşılır. Bu da az sayıda insanın çok miktarda geliri paylaştığını gösterir. Sonuç olarak ortalamada bu ülkenin insanları ekonomik refah sahibidir. Her şeye rağmen kişi başına düşen gelir de medeni bir gelişmişliği tam olarak ölçmekten yoksundur. Şimdi, bu ölçütlere karşı geliştirilen ve gelişmişlik düzeylerini daha iyi şekilde ölçen alternatif sistemlere göz atacağız.

Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınma Endeksi (SEDA)

SEDA Endeksi Nedir?

Ülkelerin gelişmişlik düzeyini değerlendirirken sadece ekonomik büyüklüğe odaklanmak yerine, ekonomik refah ve yaşam kalitesini ön planda tutan birçok göstergeyi dikkate alan bir ölçüm yöntemidir. SEDA, ekonomik performansın ötesine geçerek, bir ülkenin vatandaşlarına sunduğu genel refah düzeyini kapsamlı bir şekilde değerlendiren bir yaklaşımdır. Bu endeks, ekonomik göstergelerin yanı sıra sağlık, eğitim, çevre ve toplumsal eşitlik gibi unsurları da dikkate alarak, ülkelerin gerçek anlamda ne kadar gelişmiş olduğunu ölçer.

ekonomik refah, SEDA endeksi
SEDA endeksine göre en gelişmiş ülkeler (2019 verileri)

SEDA endeksi, ekonomilerin toplam çıktılarını göz önüne almak yerine üç farklı kategoride toplam on alandan oluşan bir değerlendirmeye sahip. Temel olarak; genel ekonomi, sosyal yatırımlar ve sürdürülebilirlik olarak üç farklı kategoride ülkelerin performansı ölçülüyor. Hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde ülkeler puanlarına göre sıralandığında ilk yirmi ülkenin on beş tanesini Avrupa ülkeleri oluşturuyor. Milli Gelire göre dünyanın en büyük iki ülkesi ABD ve Çin ise ancak yirminci sıralardan sonra kendilerine yer bulabilmişler. Ülkemiz ise 52 puan ile dünya sıralamasında 64. sırada bulunuyor. Bu ölçüm şekli günümüzde pek değerlendirmeye alınmasa da gelişmişliği ölçmek açısından çok daha isabetli bir yöntem olarak öne çıkıyor. ABD’nin bir kaç eyaleti ve bazı Avrupa ülkeleri bu yöntemi ekonomi politikalarını oluştururken resmi olarak göz önüne almaya başladılar bile.

Gerçek Gelişim Endeksi (GPI)

GPI Endeksi Nedir?

Genuine Progress Indicator (GPI), ekonomik refah ve büyümeyi ölçen geleneksel göstergelerden farklı olarak bir ülkenin gerçek refahını ve sürdürülebilir kalkınmasını değerlendiren bir ölçüttür. GPI, sadece ekonomik faaliyetleri değil, aynı zamanda çevresel etkiler, gelir dağılımı, eğitim, sağlık, gönüllü işler, boş zaman ve yaşam kalitesi gibi faktörleri de hesaba katar. GPI, ekonomik büyümenin yanında toplumsal refahı ve çevresel sürdürülebilirliği de dikkate alarak bir toplumun genel ilerlemesini daha bütüncül bir bakış açısıyla ölçmeyi amaçlar.

ekonomik refah, GPI endeksi
Kişi başına düşen Milli Gelir (üstteki grafik) ile Kişi başına düşen GPI (alttaki grafik) karşılaştırması, ABD

Genellikle yeşil ve kapsayıcı ekonomi anlayışlarına dahil edilen bu endeks, çevresel atıklar ve karbon salınımı gibi uzun dönemde zararlı faktörleri de hesaba katar. Bu şekilde hesaplandığında aslında hızla büyüyen ekonomilerin sadece rakamlardan ibaret olduğunu, gerçek ve sağlıklı büyümenin bunun çok altında olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu endeksi savunanlar, malların ekolojik etkilerini de hesaba katarak çok daha sağlıklı bir ölçüm yapılabileceğini söylüyor. Karşılaştırmalı olarak bakacak olursak GSYH ve GPI bir şirketin brüt geliri ve net karı arasındaki ilişkiye benzetilebilir. Bu örneği detaylandıracak olursak; Ekonominin brüt geliri üretilen mal ve hizmetler oluyor, zararlar ise doğaya etki eden tüm atıklar. Karımızı bulmak için ise kazancımızdan zararı çıkarmamız gerekiyor. Yani bir kazanç sağladık ama ne pahasına?

GSYH ölçümünü icat eden ekonomist Simon Kurnetz şu sözleri söylemiştir;

Bir ülkenin refah seviyesi sadece milli gelire bakarak çıkarılamaz. Büyümenin niteliği ve niceliği, kazançlar ve bunların maliyeti arasındaki ayrımlar kesinlikle unutulmamalıdır.

Bu endeks de tıpkı benzerleri gibi çevresel, ekonomik ve sosyal konu başlıklarında bir çok alandaki verileri dikkate almaktadır. Günümüzde; ABD, Kanada, OECD ve Avrupa Birliği gibi ülke ve oluşumlar tarafından ekonomik politikalar belirlenirken dikkate alınan bir gösterge haline gelmiştir. Küresel bir puanlama çalışması yapılmadığı için bu endekse göre ülkemizin kaçıncı sıralarda olduğunu ise şimdilik bilemiyoruz.

Sonuç ve Benim Yorumlarım

Öncelikle burada bahsettiğim yöntemler ve diğer sayısız teorilerin hiçbiri için kusursuz diyemiyoruz. Bir sosyal bilim olan ekonominin en gıcık ve aynı zamanda en etkileyici yanı da budur zaten. Temele insanı koyduğumuzda konuyu hesaba dökmek ve ölçüm yapmak çok zor hale geliyor. Hatta bu yazıda bahsettiğim alternatif endekslere yapılan en büyük eleştiri, sosyal gelişmişlik göstergelerinin asla ölçülemeyeceğidir. Gerçekten de eğitim, adalet, iletişim gibi konularda matematiksel bir ölçüm yapmak neredeyse imkansız. Lakin iktisat biliminin ortaya çıkışından beri iktisadi olguların ölçülemeyeceğine dair bir anlayış bulunuyor. Buna rağmen şuan yaygın şekilde kabul gören ve ana akımı oluşturan GSYH ve Gini Katsayısı gibi ölçüm yöntemleri var. Bunların kullandığı formüller de mutlak ve kusursuz değil tabiki. Şunu söyleyebiliriz ki iktisat bir varsayımlar bilimidir. İnsanı ilgilendiren bu konuların bir yere kadar ölçülebilir olduğunu varsayarsak en azından tutarlı bazı sonuçlara ulaşabiliriz. Zaten ölçümlerimizin kusursuz olmasına ihtiyacımız yok. Sorunları anlayabilecek kadar analizde bulunursak gerçekçi ve doğru çözümleri üretebiliriz demektir.

Kaynaklar

https://www.bcg.com/industries/public-sector/sustainable-economic-development-assessment

https://en.wikipedia.org/wiki/Index_of_Sustainable_Economic_Welfare

https://conversableeconomist.com/2012/01/30/robert-kennedy-on-shortcomings-of-gdp-in-1968/

https://corporatefinanceinstitute.com/resources/economics/gross-domestic-product-limitations/

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top